-
1 birbirine katmak
натра́вливать [друг на дру́га] -
2 birbirine katmak
v. snarl -
3 ortalığı birbirine katmak
а) вы́звать па́никуб) созда́ть инциде́нт -
4 yeri gökü birbirine katmak
переверну́ть всё вверх дном -
5 ortalığı birbirine katmak
send things flying -
6 ortalığı birbirine katmak
to turn the place upside down -
7 katmak
katmak <- ar> v/t hinzufügen (-e zu D); zusetzen, (Wasser) zugießen (-e zu D); Schafe treiben (-e zu D); jemandem Schutz beigeben; Tiere paaren;birbirine katmak gegeneinander aufhetzen;kendini katmak sich einmischen (in A) -
8 katmak
(katar)В, Д1) прибавля́ть, добавля́ть, присоединя́ть; приме́шивать, сме́шивать тж. перен.sirkeye su katmak — доба́вить воды́ в у́ксус
sen kendini katma! — ты себя́ не вме́шивай!
2) заставля́ть сле́довать; гнатьkuzuları sürüye katmak — погна́ть ягня́т в ста́до
önüne katmak — гнать впереди́ себя́
kafileye muhafız katmak — приста́вить охра́ну к отря́ду
◊
birbirine katmak — натра́вливать одного́ на друго́го, восстана́вливать одного́ про́тив друго́го◊
bire on katmak, bire bin katmak — си́льно преувели́чивать; де́лать из му́хи слона́ -
9 katmak
-i, -e1) прибавля́ть, добавля́тьon liraya iki lira daha katmak — к десяти́ ли́рам доба́вить ещё две ли́ры
sirkeye su katmak — разба́вить у́ксус водо́й
2) приобща́ть кого-что к кому-чемуkuzuları sürüye katmak — погна́ть ягня́т в ста́до
kafileye muhafiz katmak — приста́вить охра́ну отря́ду
•• -
10 karmak
1. امتزج [اِمْتَزَجَ]Anlamı: birbirine katmak2. تخالط [تَخَالَطَ]Anlamı: birbirine katmak3. تمازج [تَمَازَجَ]Anlamı: birbirine katmak -
11 kariştirmak
1) зэхэгъэкIочIэн/ зэхэгъэзэрыхьэн4) (karmak) УТЭН, ЗЭХЭУТЭН6) (sıvıları birbirine katmak) ЗЭХЭКIЭН -
12 mayalamak
2) (mayalamak katmak) ЛЪАТЭ ХЭЛЪХЬЭН, лъэтэн ХЭЛЪХЬЭН, лъэтэпс ХЭЛЪХЬЭН/ХЭКIЭН, ПЦIАТЭ ХЭЛЪХЬЭН, тэджэпс ХЭЛЪХЬЭН3) (kabartmak) ГЪЭТЭДЖЫН -
13 ortalık
озвонч. -ğıокружа́ющая ме́стность, всё вокру́г; окруже́ниеortalıkta — круго́м, вокру́г
ortalıkta kimseler kalmadı — вокру́г никого́ не оста́лось
ortalığı çınlatmak — оглаша́ть окре́стность
ortalığı dağıtmak — переверну́ть всё вверх дном
ortalıktan kaybolmak — исче́знуть бессле́дно
ortalığı süpürmek — подмести́ [всё] вокру́г
ortalığı toplamak — прибра́ться круго́м
ortalık açıldı — рассвело́
ortalık karardı — стемне́ло
ortalık serinlendi — посвеже́ло, пове́яло прохла́дой
••- ortalık düzelmek
- ortalık karışmak
- ortalık yatışmak -
14 yer
местно́сть (ж) ме́сто (с)* * *1) врз. земля́yer atmosferi — земна́я атмосфе́ра
Yerin dönmesi — астр. враще́ние Земли́
yere düşmek — упа́сть на зе́млю
Yer ekseni — астр. земна́я ось
yere oturmayınız — не сади́тесь на зе́млю
yerini sattı — он про́да́л свою́ зе́млю
yerleri silmek — мыть полы́
2) врз. ме́стоyer almak — заня́ть ме́сто в чём
yerini almak — заня́ть чьё-л. ме́сто
yerini değiştirmek — поменя́ть места́ми, переста́вить
yerinden oynatmak — сдви́нуть с ме́ста
yerinde söylemek — сказа́ть к ме́сту
o bir yerde fazla durmaz — он на одно́м ме́сте до́лго не сиди́т
arkadaşınızın yerini bilmiyorum — я не зна́ю, где [нахо́дится/живёт] ваш това́рищ
doğum yeri — ме́сто рожде́ния
kaza yeri — ме́сто ава́рии
ön tarafta bir boş yer var — впереди́ есть одно́ свобо́дное ме́сто (в кино, театре)
park yeri — стоя́нка (автомашин и т. п.)
taksi durak yeri — стоя́нка такси́
toplantı yeri ме́сто — проведе́ния собра́ния
buna yer verilemez — э́тому не должно́ быть ме́ста
yeriniz var mı? — у вас есть свобо́дный но́мер? ( в гостинице) / свобо́дное ме́сто? (в ресторане и т. п.)
3) пункт, ме́стоatanma yeri — ме́сто/пункт назначе́ния
düğüm yeri — узлово́й пункт
gözletme yeri — наблюда́тельный пункт
idare yeri — кома́ндный пункт, пункт управле́ния
konuşma yeri — перегово́рный пункт
4) в соч.bir yerden — отку́да-то
••yere bakan yürek yakan — погов.... в ти́хом о́муте че́рти во́дятся
- yerinde- yere bakmak
- yere baktırmak
- yere batasıca!
- yere batsın!
- yere batmak
- yerle bir etmek
- yerini bulmak
- yere çalmak
- yerin dibine geçmek
- yerin dibine batmak
- yerin dibine girmek
- yerini doldurmak
- yere geçmek
- yerini geçmek
- yeri gelmedi
- yeri gelmeşken... - yeri gökü birbirine katmak
- yerle gök bir olsa
- yerden göğe kadar
- yere göğe koyamamak
- yer etmek
- yerini ısıtmak
- yer kabul etmez
- yerde kalmak
- yerinde kalmak
- yer kapmak
- yerin kulağı var - böyle sözlerin yeri var mı?
- bunu yapsalar yeridir
- yerinde olmak
- keyfi yerinde olmak
- keyfi yerinde değil
- yerine oturmak
- yerinden oynamak
- yeri öpmek
- yere sağlam basmak
- yerinde saymak
- yere sermek
- yeri soğumadan
- yerinde su mu çıktı?
- yerleri süpürmek
- yerlerde sürünmek
- yerini tutmak
- yer vermek
- yere vurmak
- yer yarılıp içine girmek
- yerini yapmak
- yerinde yeller esiyor
- yerden yere vurmak
- yeri yurdu belirsiz -
15 ortalık
ortalık <- ğı> Umkreis m, Gegend f; Umgebung f; alle(s) (rund)herum; jeder; die Leute; Raum m im Haus usw; Horizont m;ortalık ağarmak hell werden, tagen;ortalık aydınl(an)ıyor es wird hell;ortalık düzelmek unp es geht in Ordnung;ortalık kararmak dunkel werden, Abend werden;ortalık karıştı alles geriet durcheinander;ortalığı birbirine katmak zu einem Chaos werden;ortalıkta im Umkreis, … zu sehen;ortalıkta kimseler kalmadı niemand war mehr zu sehen, alle waren weg -
16 fitne
fitne s\fitne sokmak ( ara bozmak) Zwietracht säen; ( insanları birbirine katmak) Unfrieden stiften -
17 ortalık
"1. one´s immediate surroundings, the area around one. 2. middle, central. -ta in view, in sight. - ağarmak for it to get light outside (as dawn breaks). -ı birbirine katmak to put everybody in a state of alarm and confusion; to stir up a ruckus. - bozulmak 1. for public morals to go to the dogs. 2. for law and order to cease to exist. -a düşmek to become a prostitute. - düzelmek 1. for public morals to improve, get better. 2. for law and order to return. -ı... götürmek to cover the whole place. -ta kalmak to be left all on one´s own, be left all by oneself. - kararmak for it to get dark (at sunset, owing to dark clouds). - karışmak for trouble and violence to break out. -ı süpürmek to sweep a place. -ı toplamak to tidy up, put a place in order. -ı toz pembe görmek to see the world through rose-colored glasses. -ı tutmak (for a sound, smoke, or a smell) to fill the air. - yatışmak for a degree of law and order to be restored, for things to calm down."
См. также в других словарях:
birbirine katmak — 1) aralarını açmak, aralarını bozmak, olay çıkarmak 2) karıştırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortalığı birbirine katmak — kargaşa çıkarmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yeri göğü birbirine katmak — aşırı telaş yaratmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
birbiri — zm. Karşılıklı olarak biri ötekini, öteki de onu O zaman on dört paşa, büyük, hudutsuz bir hayret içinde İzzet Paşa nın, sonra da birbirlerinin yüzüne baktılar. N. S. Örik Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller birbiri için yaratılmış olmak birbirine … Çağatay Osmanlı Sözlük
karmak — i, ar 1) Karıştırmak, birbirine katmak 2) nsz Toz durumundaki bir şeyi sıvı ile karıştırarak çamur veya hamur durumuna getirmek Yapı için harç karmak. Boya karmak. Birleşik Sözler betonkarar … Çağatay Osmanlı Sözlük
mezcetmek — i, e, le, der, esk., Ar. mezc + T. etmek Birbirine katmak, katıştırmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortalık — is., ğı 1) Bulunulan yer, çevre Ortalık karanlık, bizi kimse görmez, merak etme. P. Safa 2) İçinde bulunulan, yaşanılan ev, oda vb. yer Artık benim gündelikle çamaşıra, ortalık temizlemeye gitmeden başka çare kalmadı. H. E. Adıvar 3) Yeryüzünün… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
fitne sokmak — ara bozmak, insanları birbirine katmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yençmek — ısırmak, yere vurup ayağıyle ezmek, dişle ısırarak parçaları birbirine katmak, kötüleşmek III, 303. 435bkz: tençmek,yençimek, yunç ımak … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız … Çağatay Osmanlı Sözlük